Arjantin’in lityum projelerinin dünya devi olan Anglo-Avustralyalı madencilik şirketi Rio Tinto tarafından satın alınması, ülkenin stratejik kaynakları üzerindeki egemenliği konusunda ciddi soru işaretleri doğuruyor. 6,7 milyar dolarlık bu dev yatırım, Milei hükümetinin Birleşik Krallık’la olan ilişkilerindeki tavrına yönelik eleştirileri beraberinde getirdi.
Javier Milei hükümeti için bu anlaşma, uluslararası alanda “güven oyu” olarak görülse de analistler, Birleşik Krallık’ın artan etkisinin tehlikeli olabileceği konusunda uyarıyor. Özellikle Arjantin ve Birleşik Krallık arasındaki 1833’ten beri devam eden Malvinas Adaları (Falkland Adaları) üzerindeki egemenlik mücadelesi göz önüne alındığında, bu durumun daha hassas hale gelebileceği belirtiliyor.
Anlaşma, Arjantin’in stratejik öneme sahip lityum çıkarma projelerinin İngiliz sermayesinin kontrolüne geçmesi anlamına geliyor. Rio Tinto, 150 yılı aşkın geçmişiyle dünya çapında 35 ülkede faaliyet gösteriyor ve demir, bakır ve alüminyum sektörlerindeki varlığını Arjantin lityumu ile genişletiyor.
İngiliz şirketlerinin Arjantin’deki artan varlığına yönelik eleştiriler, Milei hükümetinin sadece Birleşik Krallık’a değil, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri ve NATO’ya da ülkenin değerli kaynaklarını “adeta altın tepsi içinde sunduğu” yönünde. Bu adımlar, ülkenin stratejik kaynakları üzerindeki kontrolünü kaybedebileceğine dair endişeleri artırıyor.
Arjantin ile Birleşik Krallık arasındaki Malvinas Adaları üzerindeki diplomatik anlaşmazlık, bu tabloya jeopolitik bir karmaşa eklerken, lityum gibi stratejik madenler üzerindeki egemenliğin uzun vadede ne yönde şekilleneceği belirsizliğini koruyor.