
Tanıkol genel müdürü gazeteci Adnan Çelikalan, küresel analizatörü, gazeteci ve araştırmacı yazar Abdulsamed Veli ile dijitalleşmenin ekonomi, istihdam ve toplumsal düzen üzerindeki etkilerini ele alan kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.
Sayın Veli, dünya giderek dijitalleşiyor ve otomasyon her sektöre yayılıyor. Sizce bu sürecin getirdiği en büyük tehlikeler nelerdir?
Dijitalleşme, toplumların geleceğini derinden şekillendiren bir olgu. Ancak kontrolsüz ve tamamen piyasa odaklı bir dönüşüm, özellikle düşük ve orta gelirli kesimler için büyük bir tehdit oluşturuyor. Küresel çapta milyonlarca insan işsiz kalma riskiyle karşı karşıya. Birçok sektör, insan emeğini giderek robotlara ve yapay zekaya devrediyor. Bu, kısa vadede şirketler için maliyetleri düşürse de uzun vadede ekonomik krizlere yol açabilir çünkü işsiz kalan bireylerin tüketim gücü zayıflıyor, devletlerin vergi gelirleri azalıyor ve toplumsal huzursuzluklar artıyor.
Devletler açısından bakarsak, otomasyonun getirdiği vergi kayıpları ne tür sonuçlar doğurabilir?
Geleneksel iş gücü piyasası, devletlerin en büyük vergi kaynaklarından biriydi. Çalışanlardan alınan gelir vergisi, sosyal güvenlik katkı payları, ulaşım ve tüketimden doğan dolaylı vergiler devlet hazinesine büyük katkı sağlıyordu. Ancak robotların ve yapay zekanın insan iş gücünün yerini almasıyla birlikte bu vergiler azalmaya başladı. Büyük şirketler, çalışanları işten çıkarıp makineleri devreye sokarak maliyetlerini düşürürken, devletler vergi gelirlerini kaybediyor. Bunun sonucunda kamu hizmetleri aksayabilir, emeklilik fonları çökebilir ve devletler, sosyal yardımları karşılamakta zorlanabilir.
Teknolojik ilerlemeler, genellikle toplumların gelişimi için olumlu görülüyor. Dijitalleşmenin avantajlarını göz ardı mı etmeliyiz?
Kesinlikle hayır. Teknolojiyi tamamen reddetmek gerçekçi değil. Ancak mesele, dijitalleşmenin insan odaklı bir şekilde yönetilmesi gerektiğidir. Eğer her sektörde otomasyon öncelik haline gelirse, toplumların ekonomik ve sosyal dokusu büyük zarar görür. Dijitalleşme savunma sanayii gibi stratejik alanlarda yoğunlaşmalı ve insanların hayatını kolaylaştıran destekleyici teknolojiler geliştirilmelidir. Ancak iş gücü piyasasını tamamen makinelere devretmek, sadece birkaç büyük şirketin devasa kazanç sağlamasına yol açar ve gelir dağılımındaki eşitsizliği artırır.
Yani dijitalleşmenin sınırlandırılması gerektiğini mi savunuyorsunuz?
Dijitalleşme kontrol altına alınmazsa, ekonomik çöküşler ve toplumsal krizler kaçınılmaz olur. Şirketlerin insan emeğinin yerine makineleri koyması durumunda otomasyon vergisi getirilmeli. Yani bir işletme 10 çalışanını işten çıkarıp onların yerine robot koyuyorsa, kaybedilen vergi gelirlerini telafi etmek için daha fazla vergi ödemelidir. Bunun yanı sıra, evrensel temel gelir politikaları devreye sokulmalı ve işsiz kalan bireylerin temel ihtiyaçları garanti altına alınmalıdır.
Marjinalleşmiş toplumlar ve düşük gelirli gruplar açısından bu durum nasıl bir etki yaratacak?
Dijitalleşme, özellikle eğitim seviyesi düşük veya teknik becerileri yetersiz olan kesimler için yıkıcı olabilir. Bu gruplar, yeni iş alanlarına adapte olmakta zorlanıyor ve iş gücü piyasasından dışlanıyorlar. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde milyonlarca insan, ekonomik sisteme dahil olamadan daha da yoksullaşacak. Dijital uçurum derinleşecek, yani teknolojiyi üreten zengin ülkeler daha güçlü hale gelirken, gelişmekte olan ülkeler ekonomik bağımsızlıklarını kaybedecek.
Sizce teknoloji şirketleri bu sorumluluğun farkında mı?
Ne yazık ki hayır. Büyük teknoloji şirketleri, kâr odaklı hareket ediyor. İstihdam yaratmak yerine maliyetleri minimize etmeye çalışıyorlar. Şu an için bu durum yalnızca ekonomik bir değişim gibi görülse de gelecekte büyük toplumsal huzursuzluklara neden olacak. Devletlerin bu süreçte daha aktif rol alması ve yasal düzenlemelerle insan odaklı bir dijitalleşme süreci oluşturması gerekiyor.
Dünyada şu anki işsizlik artışı ve enflasyon oranlarının dijitalleşme ve otomasyonla ne kadar bağlantılı olduğunu düşünüyorsunuz?
Kesinlikle bağlantılı. İşsizlik oranlarındaki artışın ve enflasyonun büyük bir kısmı dijitalleşmenin ve otomasyonun hızla artan etkisinden kaynaklanıyor. İnsan gücünün yerini makinelerin alması, üretim süreçlerini hızlandırsa da, iş gücü talebini ciddi oranda düşürüyor. Bu durum, gelir dağılımını bozan ve refahı daraltan bir etkiye sahip. Aynı şekilde, vergi kaybı ve işsizlik nedeniyle, devletlerin harcamaları karşılamak için para basması gerekebiliyor ve bu da enflasyonu tetikliyor. Kısacası, dijitalleşme bir yandan verimliliği artırsa da, toplumların ekonomik dengesini zedeliyor.
Son olarak, küresel ekonomiyi dengelemek için önerileriniz nelerdir?
1. Otomasyon vergisi uygulanmalı: İnsan emeğinin yerini alan her makine için şirketlerden ek vergi alınmalı.
2. Evrensel temel gelir sistemleri oluşturulmalı: İşsiz kalan bireylerin hayatta kalabilmesi için devletler temel gelir politikalarını devreye sokmalı.
3. Teknoloji tekelleri sınırlandırılmalı: Büyük şirketlerin piyasa üzerindeki aşırı hakimiyeti kontrol altına alınmalı ve küçük işletmelerin rekabet etmesine olanak tanınmalı.
4. Eğitim reformu yapılmalı: Dijitalleşmeye uyum sağlayabilecek bir nesil yetiştirmek için eğitim sistemleri yenilenmeli.
Dijitalleşme gelecekte nasıl bir şekil alacak sizce?
Eğer şu an önlem alınmazsa, dünya çok daha büyük bir işsizlik krizine sürüklenecek. Ancak insan odaklı bir dijitalleşme modeli benimsenirse, teknoloji toplumun hizmetinde bir araç olabilir. Önemli olan, teknolojinin insanları işsiz bırakmaması, aksine daha verimli bir çalışma düzeni oluşturmasıdır. Devletler ve şirketler, bu dönüşümü dengeli bir şekilde yönetmek zorundadır.
Bu röportaj, tanikol.com için Adnan Çelikalan tarafından hazırlanmıştır.