Yazar: Abdulsamed Veli

Bulgar antropolog doktor Nikola Venkov olayı kaleme alarak şunları yazdı:
İsrail, Cumartesi günü esir takasının ilk aşamasında tüm rehineleri serbest bıraktıktan sonra, anlaşmaya rağmen 600 Filistinliyi iade etmek için bahaneler üretti. Aynı anda Batı Şeria’da yeni bir işgal dalgası başlatarak 40.000 Filistinliyi zorla göç ettirdi.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, tahliye edilen bölgelerde İsrail ordusunun en az bir yıl boyunca kalacağını ve Filistinlilerin geri dönmesine asla izin verilmeyeceğini duyurdu. Bu, İsrail’in Filistin halkını sistematik olarak topraklarından koparma ve demografik yapıyı tamamen değiştirme planının açık bir ilanıydı.
Bu soykırım politikası sadece Batı Şeria ile sınırlı kalmadı. Netanyahu, İsrail’in geçen Aralık ayında işgal ettiği Suriye topraklarından asla çekilmeyeceğini ve Şam’ın güneyinde Suriye ordusunun varlığına izin vermeyeceğini ilan etti. Aynı gün İsrail savaş uçakları, Güney Lübnan ve Bekaa Vadisi’ni bombaladı. Üstelik Hizbullah liderlerinin cenaze töreni sırasında savaş uçakları, yas tutan sivillerin üzerinden alçaktan uçarak korku yaymaya çalıştı.
Gazze’de ise İsrail ordusu uçaklardan psikolojik savaş amaçlı broşürler attı. Bu broşürlerde şu cümleler yer aldı:
“Gazze’de kimse kalmasa bile dünya haritası değişmeyecek. Hiç kimse sizi umursamıyor, sizin için üzülmeyecek. İran kendini bile koruyamıyor, sizi nasıl koruyacak? Amerika ve Avrupa’nın umurunda değilsiniz. Arap ülkeleri bize para ve silah veriyor, size ise sadece kefen gönderiyor.“
Bu, yalnızca bir tehdit değil, doğrudan bir soykırım bildirisi. İsrail ordusu, Filistin halkının yok edilmesini resmen hedef olarak belirlediğini itiraf ediyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi soykırım suçlarını kanıtlamak için daha ne bekliyor?
BATI, İSRAİL’İN SAVAŞ SUÇLARINI KORUMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPIYOR
Bütün bu barbarlık devam ederken, İngiltere hükümeti, Uluslararası Af Örgütü ve insan hakları kuruluşlarının açtığı davaya rağmen İsrail’e F-35 savaş uçaklarının yedek parçalarını göndermeye devam etme kararı aldı. Üstelik Londra, İsrail’in uluslararası hukuku ihlal etmiş olabileceğini kabul etmesine rağmen, sevkiyatın NATO’nun güvenliği, Rusya ile savaş ve ABD ile ilişkiler için durdurulamayacağını savundu.
Aynı günlerde, İsrail Genelkurmay Başkan Yardımcılarından biri, Londra’daki İngiltere Savunma Bakanlığı’na gizli bir heyetle giriş yaparken bir gazeteci tarafından görüntülendi. Gazeteci ona “Siz savaş suçlusu musunuz?” diye sordu, ancak güvenlik ekibi generali hızla içeri aldı. Bu olay İsrail basınında büyük yankı uyandırırken, İngiliz ana akım medyası sessizliğe gömüldü.

İngiltere, İsrail yetkililerini yargılanmaktan korumak için çoktan özel önlemler almış durumda. 2011’de kabul edilen bir yasayla, İsrail’in üst düzey yetkililerine “özel misyon” statüsü verildi ve böylece her türlü insan hakları ihlalinden muaf tutulmalarını sağladı.
Bu arada, Polonya ve Almanya liderleri de Netanyahu’yu ülkelerinde memnuniyetle ağırlayacaklarını ilan etti ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararlarını tanımayacaklarını açıkça söyledi.
“BU SOYKIRIMDIR“
Bulgar antropolog Dr. Nikola Venkov, Filistin’de yaşananların artık tartışmasız bir soykırım olduğunu belirterek şunları söyleyerek sözü bitirdi:
“İsrail, Filistin halkını yok etmeye yemin etmiş bir devlet olarak hareket ediyor. Uluslararası hukuk ve insan hakları artık tamamen çökmüş durumda. Batı, insan hakları söylemlerini yalnızca çıkarlarına uygun olduğunda kullanıyor. Eğer dünyada gerçekten bir adalet mekanizması varsa, İsrail yöneticileri derhal yargılanmalı ve bu soykırım durdurulmalıdır.”